Aristoteles’ten Tirana Dair Çarpıcı Alıntılar


Aristoteles, ünlü Politika adlı eserinde "iyi bir amaçla kurulmuş bir topluluk" olarak gördüğü devleti ayrıntılarıyla ele alır. Yönetim şekillerini, yurttaşları, yurttaşların devletle olan ilişkisini, yöneticilerin durumunu ve yurttaş-yönetici-devlet karşılıklı ilişkilerini analitik bir yöntemle irdeler. Doğru anayasalar diye adlandırdığı yönetim şekillerini sapmalarıyla birlikte şöyle sınıflandırır:

1. Ortak iyiliği amaçlayan bir kişinin yönetimi: Krallık. Sapması: Tiranlık

2. Bir kişiden çoğunun, ama bir azlığın yönetimi: Aristokrasi. Sapması: Oligarşi

3. Bütün topluluğun iyiliği için yurttaşların hepsinin uyguladığı yönetim: Siyasal yönetim. Sapması: Demokrasi Aristoteles, “tiranlık, tek yöneticinin çıkarı için tek’in yönetimidir” der. Aristoteles’in tiranlığa dair son derece çarpıcı görüşlerini alıntılarla aktaracağım. Öyle ki, tiranlığa özgü olduğu söylenen bu özelikler neredeyse bütün egemen sınıflarca benzer bir şekilde kullanılagelmiştir. Filozof kendinden önceki ve kendi zamanındaki durumu son derece çarpıcı bir şekilde aktarıyor. Her ne kadar Aristoteles, bunları tiranların kendi egemenliklerini devam ettirmek için başvurduğu yöntemler olarak tanımlasa da, bu tür tedbirler baskı türü aşağı yukarı bütün devletlerde mevcuttur. Çünkü egemenler egemenliklerini korumak için bu tür baskı yöntemlerine başvururlar, başvurmak zorundadırlar da. Bu, Aristoteles’in yanaşmadığı ve kabul etmediği devletin genel bir özelliğidir, yani baskı aslında devletin özüne içkin bir özelliktir. Sadece bu özellik yönetimden yönetime kendini farklı bir yüzle gösterir, kiminde tiranlıktaki gibi çok serttir, kimindeyse daha yumuşak bir şekilde kendini gösterir. Bütün bunları dile getirdikten sonra, yani tiranın kendi erkini devam ettirmek için başvurduğu yöntemleri aktardıktan sonra, Aristoteles tirana öğüt vermekten geri durmaz. Onun bir tiran gibi değil de bir koruyucu gibi davranmasını, ileri gelenlerle dostluk kurmasını, egemenliği atındakilere ılımlı davranmasını salık verir. Böylece onun, korkulacak, güvenilmeyecek biri değil de, halkının önderi olacağını söyler ve egemenliği daha uzun sürer. Böyle davranan bir tiranın tutumunun hiç değilse yarı yarıya doğru ve kendisinin de kötü bir adam değil de yarı kötü bir adam olacağını söyler. Filozofun amacı, sadece bir anayasa ya da egemenlik türünün uygulama biçimlerini ve onun eksikliklerini göstermek değildir, her ne olursa olsun, nasıl bir yönetim türü olursa olsun onun devamlılığı için gerekli şartları da dile getirip, yol göstermektir. Aristoteles’in bu tutumunu, sanırım onun ahlak felsefesinin bir dışavurumu olarak okuyabiliriz.



1
Krallıklar, (yönetimlerin) dışarıdan yıkılmaya en az yatkın olanıdır; onun için de uzun ömürlüdür (dayanıklıdır). Çöküşlerin çoğu, içerden yükselen nedenlerden ileri gelir. Bu nedenler iki türlüdür: biri, krallık yönetimine katılanların kendi aralarında kavga etmeleri; öteki, kralların yasal olarak yapmaya yetkili olduklarından daha çok şeyi denetlemekte hak iddia ederek, egemenliklerini diktatörce sürdürmeye kalkmaları. Fakat bugün artık pek krallık kalmamıştır; olanlar, daha çok tiranlıklar ya da tek kişilik despotizmler gibidir. Çünkü krallık, işlerin büyük bölümü üstünde egemen olmanın yanı sıra, halkın isteğine dayanan yönetimi de içerir, (şimdi ise) hepsi aynı düzeyde bulunan insanların sayısı çok ve bunların hiçbiri sivrilemiyor ya da egemen olmak için gerekli yüksek niteliklere erişemiyor. İnsanlar, bu gibi sıradan kişilerin kendilerini yönetmesine kolayca razı olmazlar ve eğer bunlardan biri zor ya da hileyle (tek başına) erki ele geçirirse, onunki artık krallık değil, tiranlık olur.

2
Tiranlıkların uzun ömürlü olmasını sağlamak için, birbirlerinden çok ayrı iki yöntem ya da daha doğrusu yöntem ilkesi vardır. Önce, çoğu tiranların izlediği yönetim ilkesi olduğu için, geleneksel denebilecek olanı ele alıyorum. […] Tiranlığı korumak için önerilen, ‘tepeleri (sivrilenleri) kes ve bağımsız görülen adamlardan kurtul’, ‘toplumsal, kültürel ya da benzeri amaçlarla derneklerde toplanmalarına izin verme; bunlar, bir tiranın sakınması gereken iki şeyin, bağımsızlıkla kendine güvenmenin serpilip gelişeceği yerlerdir’, ‘insanların birlikte bilgi edindikleri okullara ya da başka kurumlara izin verme ve genellikle birbirlerini iyi tanımamalarını sağla, çünkü bu aralarında karşılıklı güven yaratır’, gibi eski öğütler buraya girerler. Tiranlara verilen bir başka geleneksel öğüt de, şehirde yaşayanları her zaman gözlerinin önünde tutmalarını, halkı sarayın kapısında birçok zaman harcamak zorunda bırakmalarını söyler; o zaman ne yaptıkları gizlenemez ve sürekli olarak yükümlülüklere boyun eğe eğe, bağımsız düşünememeye başlarlar.

3
Bir başka geleneksel yol, tiranlığa karşı çıkabilecek kimseler arasında çatışmayı kışkırtmaktır; yalanlarla dostu dosta, sınıfı sınıfa, varlıklıları birbirine düşürmektir. Kendilerini savunmak için silah alacak paraları olmasın ve kendi gündelik işlerinden boşalıp da ayaklanmaya vakit bulamasınlar diye uyruklarını yoksulluk içinde tutması da tiranın çıkarınadır. Uyruklarını sürekli çalışma ve yoksulluk içinde tutmak için yaptırılan işlere örnek olarak Mısır’ın piramitlerini,[…] örnek gösterebiliriz.

4
Tiran savaş açmaya da pek heveslidir; çünkü bu uyruklarını oyalar ve onları sürekli olarak bir önder gereksinmesi içinde tutar.


5
Tiran, insanların aşağılık olanlarından hoşlanır, önünde yerlere kapananları sever; bağımsız ve özgür ruhlu bir kimse ise böyle şeyler yapmaya yanaşmaz. Değerli kişiler dostluk ederler, dalkavukluk değil; ama o ünlü sözün dediği gibi, kötü adamlar kötü işlere yarar.

6
Tipik bir tiran, ciddi ve özgürlüğe eğilimli insanlardan hoşlanmaz. Kendisini tek yetke sayar; biri kalkıp kendi düşündüklerini özgürce söylemeye hakkı olduğunu iddia ederse, tirana üstünlüğünden ve mutlak efendi olmasından bir şeyler eksiltiyormuş gibi gelir. Dolayısıyla düşünce sahibi olma özentilerinden tiranın hoşlanmayışı korkuya dayanmaktadır; bu gibi kimseler onun erkinin gizil(potansiyel) yıkıcılarıdır.

7
Tiran, uyruklarının (a) bağımsız kafaları olmasını, (b) birbirlerine güvenmemelerini ve (c) herhangi bir şeyi gerçekleştirecek güçleri bulunmamasını ister



Kaynakça

Aristoteles, Politika, Çeviren: Mete Tunçay, Remzi Kitabevi, 13. Basım, Aralık 2010, İstanbul

Yorumlar