Sosyal Bilimler mi, Doğa Bilimleri mi?


Bilimsel etkinlik insanın doğayla olan ilişkisinin kaçınılmaz bir sonucudur. İçinde bulunduğu doğayı tanıma merakı, ona karşı koyma, zorluklarının üstesinden gelme isteği insanı bilimsel etkinliğe yöneltmiştir. Daha doğrusu bu etkinliğe bilimsel etkinlik ya da bilim adını veriyoruz. Babil uygarlığından, Eski Mısır'dan, Mezopotamya’dan bu yana bilim bir insan eylemi olarak var olagelmiştir. Gerek araştırma alanları gerekse de araştırma nesneleri itibariyle çeşitli disiplinlere ayrılmış olan bilim(ler), bir egemenlik kavgasına da tutuşmuşlardır bilim tarihi boyunca. Bu tartışma 20. yüzyıla gelindiğinde iki isim altında toplanan bilimler arasında yaşanmıştır: sosyal bilimler ve doğa bilimleri. Tartışma, insan etkinliğinin hangisinin mutlak, kesin ve karşı konulmaz bir bilim olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği sorusu üzerinden yürüyor. Umarım okuduklarınız sizi bilim ve bilim tarihi okumalarına sürükler de bu tartışmalara bir çözüm bulursunuz çok kıymetli bilimsever okurlar! 

1
Bilim, mutlak olan zaman-üstü olan bir değerin adıdır. (Husserl)

2
Felsefe gerçekten insanın doğası üzerine bazı doğrular getiriyorsa, o zaman felsefeyi elemek için gösterilen her çaba insan olgularının kavranışını zorunlu olarak yanlışa düşürür. Bu durumda insan bilimleri, bilimsel olmak için felsefi olmalıdırlar. (Goldmann)

3
İnsan bir makina değil de canlı ve bilinçli bir varlıksa, evrende niteliksel bakımdan ayrı üç biçimin devinimsiz madde, canlı ve bilinç olmak üzere üç biçimin varlığını kabul etmek gerekirse, fizik-kimya, biyoloji ve insan bilimlerine ilişkin yöntemler arasında niteliksel ayrılıklar olması gerekir. (Goldmann)

4
Hiçbir bilim tam yetkin değildir. (Husserl)

5
Egemen olan anlayış alışkanlığına uyarak, doğa bilimcileri her şeyi doğa olarak, tin bilimcileri de her şeyi tinsel bir şey, tarihsel bir kuruluş olarak görmek, böyle görülemeyecek olanları da yanlış anlamak eğilimindedirler. (Husserl) 

6
Kesin bir bilim olan psikoloji, kuşkusuz bütün tinsel bilimlerin, hatta metafiziğin temelini oluşturur. Fakat doğal ki, bu yeğlenen bir temel değildir. Çünkü fizik doğa bilimi de, bu en gerçeklik teorisine temel olmada aynı ölçüde pay sahibidir. (Husserl)

7
Nasıl olur da doğa bilimleri, kendi başına var olan doğa için ortaya koyduğu ve bildiğini sandığı her şeyde, her adımda ve herkes için anlaşılır ve geçerli olmak zorundadır – bilinç sübjektif olarak akar ve onun karşısında kendi başına bir varlık dururken? (Husserl)

8
Doğa bilimleri modelini izlemek, bu kaçınılmaz olarak şu demektir: bilinci şeyleştirmek. (Husserl)

9
Tarihselcilik tutarlı bir şekilde uygulanırsa, aşırı sübjektif bir septisizme düşülür. Hakikat, teori, bilim gibi ideler, bütün önceki ideler gibi, mutlak geçerliliklerini yitirirler. (Husserl)

10
En güvenli temeller üzerinde kurulmuş ve en keskin yöntemlerle ilerleyen bir bilim,[…] felsefi bilimdir. (Husserl)

11
Yöntemin tartışma konusunu değil, tartışma konusunun yöntemi belirlemesi gerekir. (Feyerabend) 

12
Bütün bilimler insan bilimleridir. (Feyerabend)

13
Aydınlanma düşüncesinin sosyal bilimlere dikte etmeye çalıştığı şey tarihsel ve kültürel önyargılardan arındırılmış bir insan doğasına ilişkin ezeli ve ebedi hakikatlere varmak… Bunu yaparken de nomolojik tümevarım yöntemini takip etmek. (Hekman)

14
Aydınlanmaya göre doğa bilimleri tek başına hakikate götürebilecek bir yöntem sağlamıştır. Sosyal bilimler ise kuşkulu idi aydınlanma açısından.(Hekman)

15
Bilimsel yöntem gözlemle başlar fakat bununla yetinmez. Gözlem betimlemeyi aşan matematiksel bir açıklama ile tamamlanır. (Reichenbach)

16
Newton’ın fiziği kendisinden iki kuşak önce Francis Bacon tarafından ileri sürülen indüktif bilimden çok farklıdır. Bacon’un tablolarında yer aldığı sadece gözlemsel olguları toplama ve düzenleme hiçbir bilim adamını yerçekimi yasasını bulmaya götürmezdi. Modern bilim başarısını gözlemle birleşen matematiksel dedüksiyona borçludur. (Reichenbach)

17
Gözlem ve deney yolundan bilim dünyasını oluşturan bir dizi olgu ve yasanın ortaya çıktığını görüyoruz. (Reichenbach)

18
Doğa yasaları gereklilik ve evrensellik özellikleriyle matematiksel yasaların yapısını taşır. (Reichenbach)

Kaynakça 

1) Edmund Husserl, Kesin Bir Bilim Olarak Felsefe, Çeviren: Tomris Mengüşoğlu, Yapı Kredi Yayınları, Ekim 1995,İstanbul
2) Hans, Reichenbach, Bilimsel Felsefenin Doğuşu, Bilgi Yayınevi,2000
3) Lucien Goldmann, İnsan Bilimleri ve Felsefe, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, Çeviri: Afşar Timuçin, Füsun Aynuksa, Temmuz 1998,İstanbul
4) Paul Feyerabend, Bilgi Üzerine Üç Söyleşi, Çevirenler: Cemal Güzel, Levent Kavas, Metis Yayınları, Ağustos 2005,İstanbul.
5) Susan Hekman, Bilgi Sosyolojisi ve Hermeneutik, Mannheim, Gadamer, Foucault ve Derrida, Türkçesi: Hüsamettin Arslan-Bekir Balkız, Paradigma Yayınları, İstanbul, Kasım 1999

Yorumlar