Eylem Ata Güleç: "Daha iyisini yapabileceğime dair inanç."



Hangi yazar, şair veya karakterle bir gününüzü geçirmek isterdiniz? Neden?

Eylem Ata Güleç: Rebecca Solnit. Solnit’in metinleri köpürtme becerisi muazzam. Sizi istediği yerde ve istediği kadar dolaştırabilir hatta kaybedebilir. Sonunda pek çok deneyim yaşatarak aldığı yere bırakır. Ayrıca sosyal olguları sorgulama yetisi, entelektüel derinliği, umutlu ve coşkulu kişiliğinden ötürü Rebecca Solnit’i tanımak isterdim.

Okumak ve yazmakla ilgili ilk anınızı hatırlıyor musunuz? Ne hissetmiştiniz?

EAG: Birkaç yıl önce, yeni bir öykü çalışıyordum ve hiç iyi gitmiyordu. Bilgisayarın başından kalkıp sigara içmek için balkona çıktım. Balkonda, Oylum Yılmaz’ın yeni kitabı çıksa da okusam keşke, diye düşündüm. İçeri girdim ama tıkanan öyküye dönemedim. Onun yerine sosyal medyada oyalanmaya başladım. Ve karşıma Oylum Yılmaz’ın yeni kitabı Gerçek Hayat’ın duyurusu çıktı. Kendimi çok tuhaf hissettiğimi hatırlıyorum.



İlk kitabınızı elinize aldığınızdaki duygu neydi?

EAG:  Güven. Daha iyisini yapabileceğime dair inanç.

Sizden bir tek cümle/dize geriye kalsa, hangisi olsun isterdiniz?

EAG: Ne yaptığımı sanıyorum? Evimin ortası kan gölüne dönmüşken oturup gerçeküstü metinler hayal ediyorum! Herkesin oraya buraya dağıldığı bu berbat hayatta kimin yazdıklarımdan haberi olacak? Kim okuyacak yazdıklarımı? Geriye kalanlar için bir şey ifade edecek mi bu hayalet hikâyeleri? Ne için uğraşıyorum? Hangi deliğimi tıkamaya yeter ceset torbaları arasında yazmak! (Henüz yayımlanmamış Çift Başlı Güvercin adlı romanımdan.)

Yazmak eylemi sizce hangi renktir?

EAG:  Yazmak kutup aurorası gibidir. Renklerin ortaya çıkması için yüklü taneciklerin etkileşmesi gerekir. Kutup ışıkları zayıflayıp sönmeye yüz tuttuğunda, yeniden ve daha güçlü canlanır, yazmayı buna benzetiyorum.

Bir tercih yapmak zorunda kalsanız okumayı mı yazmayı mı seçerdiniz?

EAG: Bu tercihi yapmak zorunda kalmamayı diliyorum. Tercih etmek zorunlu olsa okumayı seçerdim. Yazı çok fazla emek, çok fazla zaman ve yoğunlaşma gerektiriyor. Yazmak için, yazı dışındaki uğraşlarını, faaliyetlerini hatta bazen sorumluluklarını ihmal etmek zorunda kalıyor insan.

Hangi karakterinizin sizi yaratmasını isterdiniz?

EAG:  Sınırlarını zorlayan kadın karakterlerimin. Birbirimizi iyi tanıyoruz. Ruhlarımız beraber yoğrulmuş çünkü.

Yaşar Kemal “ben ‘angaje’, bağımlı bir yazarım, kendime ve söze ve insan onuruna bağımlıyım” der. Siz angaje bir yazar mısınız?

EAG:  Öyle olup olmadığımı bilemiyorum. Söze inanıyorum. Hafızaya hizmet etmek istiyorum. Bellek kaybolmasın. Unutulmaması gereken o kadar çok acısı var ki halkımızın. Çocuklarımıza yüzleşilmemiş bir geçmiş bırakmaya hakkımız yok. Geçmişi kuru tarih bilgisiyle öğrenebilirsiniz ancak yaşananları hissedemezsiniz. Bütün bu olan bitenlerin arasında sıkışmış insan hikâyelerini hissedilebilir duruma getirmek gerek. Edebiyat bunu yapmak için muazzam olanaklar barındırıyor.

Yazmak bir tutku mu, yaşama biçimi mi, yoksa başka şey mi sizin için?

EAG:  Yazmak, benim için başetme yöntemi. Kişisel ve toplumsal travmalarla başa çıkma çabası. Bu çaba her zaman edebiyata dâhil olabilecek sonuçlar vermeyebilir. Bazen yazmak sadece kişinin kendisine iyi gelen bir uğraş olarak kalır. Yazıya dökülen şeyin kamuya açılabilmesi, okunabilmesi için edebiyat matematiğiyle şekillendirilmesi gerekir kanımca.

Genel olarak hayatınızda, özel olarak yazma eyleminizde hiç keşkeleriniz oldu mu?

EAG:  Evet. Çok. Yaptığım ve yapmadığım pek çok şey için keşke diyorum. Öyle günler oluyor ki saat başı keşke diyor insan. “Keşke sorulara daha iyi cevaplar verebileydim.” “Öyküyü yollamadan önce sesli okusaydım keşke.” “Hava soğukmuş keşke çocuğu parka çıkarmasaydım.”

eylem ata güleç, haden öz, oggito söyleşileri, edebiyat, şiir, roman, söyleşi

Yorumlar