Özlem Akıncı: "Ben özene bağımlıyım."



Hangi yazar, şair veya karakterle bir gününüzü geçirmek isterdiniz? Neden?

Özlem Akıncı: Flannery O’Connor’la, çünkü bir çiftlikte yaşıyordu. Kafka’yla, çünkü yaşadığı yılları ve ortamı merak ediyorum. Anna Karenina’yla karşılıklı oturup konuşmak isterdim, benim elimde porselen bir çay fincanı, onun elinde kasnak, iş işliyor. Çok var aslında. Haftada bir günümü, ama daha fazla değil sadece bir günümü bir yazar ya da karakterle geçirmek güzel olurdu.

Okumakla ve yazmakla ilgili ilk anınızı hatırlıyor musunuz? Ne hissetmiştiniz? 

ÖA: Ortaokulda okurken iki farklı sene iki ayrı Türkçe öğretmenim oldu. Ben o yaşlarda  kendi kendime yazmaya çalışırdım. Birisi yeni Türkçe sözcükler kullandığım için bana özel bir ödev (Türkleşmek, İslamlaşmak, Muassırlaşmak, Z.Gökalp ile ilgili) vererek beni yazmaktan ve okumaktan soğutmuştu. Ödevi yapmamıştım, çünkü okuyamayacağım kadar ağır bir Osmanlıcayla yazılmıştı kitap, ama maalesef kendimi yeniden buluncaya kadar uzun bir süre ne okudum ne yazdım, öbür öğretmen ise oylamaya sokmadan sınıf başkanı ilan etmişti beni. İki uç tutuma maruz kalmışım. O yaşlar için oldukça sarsıcı bir ödül ve bir ceza.




İlk kitabınızı elinize aldığınızdaki duygu neydi? 

ÖA: Ben öyküm ilk kez dergide basılacağı mesajını aldığımda evin içinde zıpladım. Sonra bu aşırı duyguyu bir daha hissetmedim. Kitap elime geldiğinde belki sadece biraz rahatlama, biraz memnuniyet, biraz gurur, o kadar. Sanki sıradanmış gibi.

Sizden bir tek cümle/dize geriye kalsa, hangisi olsun isterdiniz?

ÖA: “Cesur olmayan kadınlar, derdi. Korkak kadınlar yani, derdik bir ağızdan.  Hayır, derdi. Söylediğim kesinlikle başka, cesur olmayan kadınlar.” Birkaç cümle oldu ama anlamı öyküde böyle ifade etmişim. Ya da, “Yüzelim. Nasılsa her şey aldatmaca.”

Yazmak eylemi sizce hangi renktir?

ÖA: Beyazdan başka bir renk düşünemiyorum. Sayfa beyaz olduğu için olabilir mi.

Bir tercih yapmak zorunda kalsanız okumayı mı, yazmayı mı seçerdiniz?

ÖA: Tabii ki okumayı.

Hangi karakterinizin sizi yaratmasını isterdiniz?

ÖA: Hangi karakterimi en çok beğeniyorum, olarak cevaplarsam sorunuzu, Tomris, diyebilirim.  Yaşlı  ve bağsız bir kadın. “Sonra Derya” ve “Bir Tomris Vardı” iki öyküde geçiyor.

Yaşar Kemal “ben ‘angaje’, bağımlı bir yazarım, kendime ve söze ve insanın onuruna bağımlıyım” der. Siz angaje bir yazar mısınız?

ÖA: Bağımlı olmayan var mı ki. Ben özene bağımlıyım. Emeğe, yapılan işe gösterilen itinaya, titizliğe, inceliğe, yazanla yazılan arasında kurulan saygılı ilişkiye yani.

Yazmak bir tutku mu, yaşama biçimi mi, yoksa bir başka şey mi sizin için? 

ÖA: İyi hissettiriyor, peşinden koşturuyor beni.

Genel olarak hayatınızda, özel olarak da yazma eyleminizde hiç keşkeleriniz oldu mu? 

ÖA: Keşke erken yaşlarda doğru yerlerde olsaydım da yönümü daha erken bulabilseydim, diyorum.

özlem akıncı, haden öz, oggito söyleşileri, edebiyat, şiir, roman, söyleşi

Yorumlar